İvan İlyiç'in Ölümü Üzerine



  Comme il faut. Olması gerektiği gibi demek. Olması gerektiği gibi yaşadığına inanır İvan İlyiç. Hastalığının ağırlaştığı son demlerde zihninden uzaklaştırmaya çalıştığı düşünceyse "ya yaşadığım hayat olması gereken hayat değilse". 

Olması gereken mefhumu takip ettiğimiz izin ve gittiğimiz yolun doğru olduğuna inanmakladır. Ancak içine hayatta güç yetiremediğimiz şeyleri de alır. İvan İlyiç hastalığının ağırlaştığı son zamanlarda hissettiği acıyla kendi kendine mücadele eder. Ölümü ve yaşamı hakkında muhasebeler yapar, hastalığı hakkında derin sorgulamaların içine hapsolur. En sonunda bir soluğun yarısında hayatını yitirir. 

Rus realizminin derinden hissedildiği romanda İvan İlyiç'in hastalık zamanlarındaki zihni çatışmaları bazı mefhumları tekrar düşünmemizi sağlıyor.

İvan İlyiç'in hastalığına bakışı: 

Olaylar kendi başlarına iyi veya kötü olarak değerlendirilmez. Onları değerlendirme biçimlerimiz ve nasıl etiketlediğimiz bunları iyi ya da kötü yapar. Yani olaylar sizin bakış açınızın, onları nasıl etiketlediğinizin ve doğrudan bunlarla örülen karakterinizin yansımalarıdır. 

Eğer yaşanan bir acı veya zorluk varsa bu yaşanması gerektiği içindir. Onu nasıl değerlendirirseniz -ki bu o zamana kadar inşa edilen karakterinizin bir sonucudur- süreç bu sonuca göre gelişir. Hastalığı külfet olarak etiketlerseniz, buna göstereceğiniz sabır bir anlamda yok olur. Üzerinde güç yetiremediğiniz şeyler için ahuzar edersiniz. Halbuki insan hayatı, sabretmekte vuku bulur. İmtihan olarak etiketlendiğinde süreçte ve sonuçta sizi memnun edecek mükafatlar bulursunuz. Yani insan kendini inşa etmelidir. İzini sürdükleriyle, iz bıraktıklarıyla, kalbiyle hep inşa sürecindedir. 

İnsan karakterini ve ideallerini adım adım örer. İlmekleri birbirine geçirmenin gerektiği zamanlar vardır. Beklemenin ve karışmış ipleri çözmenin vakti vardır. Önemli olansa sabretmektir. Her bekleyen zamanı, her beklenen zamanını kollar. Beklemeye, gelmeyene, zorluğa sabretmek. İnsan yorulur, ama sabretmesini bilendir. Sabır hem teslimiyeti hem umudu bağrında taşır. Teslimiyet, elinden geleni 'olması gerektiği gibi' yaptığında umudu yüklenir. 'olması gereken'ler ideallerinizdir. 

İvan İlyiç'in ideallerini yanlış kökler üzerine kurmuş olması mümkün müydü? Karakterimizi üzerine nakış nakış işlediğimiz fıtratımız en doğru şekilde hizalanmıştı. İdeallerimizi nereye hizalıyorduk ki hesaplarımız bu derece uyuşmuyordu? 

Hikayemizi oluşturan karakterimiz ve ideallerimizdir o yüzden doğru bir zemin üzerine oturtmak gerekir.

İnsan görmenin ötesinde baktığı zaman kanat çırpan kuşta, denizin hırçın dalgalarında, gündüz gökyüzüne lamba yapılmış güneşte, geceleyin kondurulan yıldızlarda hep kendine seslenildiğini hisseder. Yaşamının hikayesi var. Herkes kendi hikayesinin başkarakteridir ve bu hikayeler ahenkle birleşmelidir. Senden önce de, senden sonra da devam edecek olan bu ihtişamı tecrübe et ve hikayeni yaz. 




  




Yorumlar